Şiddet, insanın bedensel veya ruhsal bütünlüğüne zarar veren her türlü davranıştır. Kadına yönelik şiddet ise, cinsiyete dayanan, kadını zayıf gören, inciten, onurunu zedeleyen, benliğine fiziksel, cinsel ve psikolojik olarak zarar veren her türlü davranıştır. Elde edilen araştırma sonuçlarına göre, kadının özgürleşme hareketinin başlaması, kadın istihdamının artması ve kadının sosyal durumlarda kendini ifade etme özgürlüğünün yaşanması ile birlikte, geleneksel erkek rollerinin zaman içerisinde değişmeye yüz tutan kadın rollerini kabul edememesiyle birlikte kadına yönelik şiddetin arttığı belirtilmektedir.
Kadınları kontrol etmeye çalışan ve bu kontrolü sağlayamadığında da kadını öldürmeye kadar varabilen bir şiddet ortaya çıkmaktadır. Kadın işe gitmek istediğinde, ayrılmak istediğinde, kendi kararlarını kendisi vermek istediğinde, kendi zevkine uygun şekilde kıyafet seçimi yaparak giyinmek istediğinde, kadın ve erkek arasında fikir ayrılıkları olduğunda, erkek kadına söz geçiremediğini düşündüğünde ya da kendi isteklerini yaptıramadığında şiddet eylemlerinin arttığı gözlemlenmektedir. Erkeklerin kontrolü kaybetmiş olduğu duygusunu hissetmesi, aşağılık kompleksine sahip olması, ayrılığı kabul etmeme gibi durumlar erkeğin kadın üzerinde üstünlük kurma ve onu kontrol etme çabasından kaynaklanmaktadır. Kontrol etme, baskı hükmetme ve güç gibi süreçlerin erkeklik için gerekli olduğuna dair inançlar ne yazık ki erkeklerin kadınlar üzerindeki baskı ve şiddete meyilli davranışlarını arttırmaktadır. Erkek çocuk yetiştirilirken ataerkil düzene göre çocuk yetiştirilmesi ile birlikte, tüm gücün ve otoriterinin erkeğin elinde olması gerektiği, eğer ki bu durumdan taviz verirse ezik olacağı ve yeterince erkek olamayacağı, erkek kimliğinin zedelenebileceğine dair inançlar ve söylemler ile çocuk yetiştirmek yerine erkek çocuklarının da kız çocukları gibi eşitlikçi bir cinsiyet anlayışı ile yetiştirilebileceği, insani ve vicdani değerler benimsetilerek, güç sahibi olmanın doğrudan erkeklik ile ilgili bir kavram olmadığı öğretilerek, düşüncelerini duygularını ve davranışlarını kontrol etmesi gerektiğini, karşısındaki insana önce saygı sonra sevgi çerçevesinde yaklaşabileceğini ele alarak erkek çocuklar yetiştirmek gerekmektedir. Aksi halde kadına ve çocuğa karşı olan şiddetin önlenmesi oldukça güçtür. Ancak, elbette ki kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi ve en aza indirgenebilmesi için bazı öneriler de bulunmak mümkündür. Kadına yönelik şiddet, toplumsal bir yapının sorunu olarak kabul edildiğinden dolayı, tüm toplumlardaki her kesimden insanın konu ile ilgili işbirliği içerisinde olması, kadın erkek eşitliğinin önce yasalar olmak üzere tüm toplumsal normlar ile desteklenmesi, kadının eğitim, ekonomi, sosyal ve siyasal olmak üzere tüm alanlarda katılımlarının desteklenmesi ve güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılması ve bu alanlarda oluşabilecek ayrımcılıklara karşı tedbirler alınması, Türkiye’de hizmet vermekte olan sığınma evi ve kadın danışma merkezlerinin arttırılması ve niteliklerinin iyileştirilmesine yönelik sosyal, siyasal ve hukuksal alanlarda çalışmaların yapılması, toplumlar arasında cinsiyet rolleri aktarılırken kadının özgürlük alanına müdahale edebilecek geleneksel söylemlerden ve rollerden kaçınılması, okullarda kadınlara yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dair konuların derslerde ele alınması, sağlık alanında yapılabilecek bilgilendirme kampanyaları ile birlikte kadının sahip olduğu haklara dair konuların ele alınması gibi öneri ve tedbirler kadına yönelik şiddeti azaltmaya yardımcı olabileceği öne sürülmektedir. Unutulmaması gereken şudur ki; şiddete yönelik yasalarda veya cezai yaptırımlarda esneklik sağlandığı ve şiddete destek gösterildiği zaman; kişiler şiddeti normal olarak kabul eder ve savunur. Ancak şiddet sadece yasalar ile engellenecek bir davranış değil, topluma ve bireylere yönelik önlemlerin birlikte ele alınmasını gerektiren bir durumdur.
Kadına şiddete ve aile içi şiddete yönelik yasaların esnetilmediği, cezai yaptırımların arttırıldığı, yaşam ve özgürlüğün tehdit altında olmadığı, toplumsal her alanda ayrımcılığın ve eşitsizliğin olmadığı, kadının erkeğin gölgesinde kalmadığı, kadının dış görünüşüne göre yargılanmadığı yarınlara en kısa zamanda ulaşabilmek ümidiyle…
Her gün evde, işte, okulda, parkta, trafikte, sokakta mücadele veren tüm emekçi kadınların kadınlar günü kutlu olsun!
Uzm. Kln. Psk. Büşra Ketancı
